Kurum, Bakanlığının 2022 yılı bütçesinin TBMM Plan Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Bütçelerin, Bakanlıkların projelerini ve gelecek vizyonlarını en doğru şekilde aktardıkları demokratik platformlar ve milletvekillerinin, doğru ve adil eleştirilerini, yapıcı katkılarını sundukları demokratik organizasyonlar olduğunu belirten Kurum, “Lakin, 2022 bütçe görüşmeleri, kimi milletvekilleri tarafından yapılan haksız eleştirilere, itham ve tezyif edici cümlelerle dolu bir şekilde başlamış ve devam etmektedir. Ben sözlerimin hemen başında üslubuna uygun bir şekilde tartışmaları zenginleştiren vekillerimize teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Belediyeler konusunda ayrımcılık, partizanlık yapıldığı, belediyelerin eşit şekilde desteklenmediği iddialarına ilişkin Kurum, görevi devraldığı günden bugüne, tüm ekiple beraber 81 ilin tamamını ziyaret ettiklerini, bazı illere birden fazla gittiklerini anlattı. Bu ziyaretlerin sayısının 350’ye yaklaştığını aktaran Kurum, “Hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin, o belediye hangisi, bu belediye hangisi diye bakmadan belediyelerimizin, şehirlerimizin geleceğini ilgilendiren sayısı on binleri bulan projelerimizi başlattık. Hamdolsun önemli bir kısmını da tamamladık. Bir kısım projelerimizin çalışması da devam ediyor.” diye konuştu.
“Kafanızı çevirip nereye baksanız orada bizim projemizi, AK Parti mührünü göreceksiniz”
İddia sahiplerinden, belediye başkanlarıyla konuşmaları ve partilerinin başkanları tarafından yönetilen şehirlere bakmaları ricasında bulunan Kurum, şöyle devam etti:
“Kafanızı çevirip nereye bakarsanız bakın, bizim orada bakanlığımızın yapmış olduğu bir projeyi, bizim, AK Parti’mizin mührünü görürsünüz. Hep aynı şeyi söylüyorsunuz. ‘Yerel yönetimlerin yetkisini kısıtlıyorsunuz’ diyorsunuz. Bir kere, 2002 yılından sonra yaptığımız reformlarla yerel yönetimlerimizin yetki alanlarını siz değil, biz genişlettik. Gelirleri siz değil, biz artırdık. 2014 yılında 30 büyükşehir belediyesine aktarılan pay yüzde 5’ten yüzde 6’ya, büyükşehir ilçe belediyelerine aktarılan payı ise yüzde 2,5’ten yüzde 4,5’e yine biz çıkardık.”
Bakan Kurum, kentsel dönüşümü desteklemek maksadıyla İller Bankasının ayırmış olduğu 3 milyar liranın hangi belediyelere gittiğine yönelik soruya da, “2023 yılına kadar belirlediğimiz bu desteğe dair Türkiye’nin birçok belediyesinden 750 milyon lira kredi desteği geldi ve gelen bütün belediyelere istisnasız 750 milyonun tamamını aktarmış durumdayız. Bunun Türkçesi şu, talep edilen miktar kadar belediyelere aktarılmış ve kimin talep ettiğine de bakılmamıştır. Lütfen milletimizi yanlış yönlendirmeyin. İş yaptırmıyorsunuz diyorsunuz ya, işte soruyorum, şimdiye kadar muhalefet belediyeleri hangi işi istemiş ve bakanlık olarak veya bakanlığımıza bağlı birimler o olarak biz engellemişiz? Buna ilişkin her gittiğimiz yerde biz, parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediye başkanlarımıza, ‘bakanlığımızı ilgilendiren tüm konularla ilişkili taleplerini bize iletmelerini ve bu mevzuat, kanun çerçevesinde yapılacak her türlü desteğe hazır olduğumuzu’ hep ifade ettik.” yanıtını verdi.
Kurum, 2002 yılında genel bütçe vergilerinden belediyelere 4,7 milyar aktarıldığını, bu miktarın 2020 yılında 100 milyara yaklaştığını belirterek, “Sadece bu yılın ilk 9 ayında yerel yönetimlere aktarılan miktar 94,4 milyar liraya ulaştı. Bugün sizin partiniz tarafından yönetilen İzmir’de, tarihinin en büyük deprem dönüşüm projesini gerçekleştiriyoruz. Antalya’dan İstanbul’a, Ankara’dan Adana’ya, Sinop’tan Tunceli’ye, Muğla’ya muhalefet belediyelerimizin yönetiminde olan tüm illerde on milyarlarca liralık yatırımı yine biz yapıyoruz. Bizim tek bir derdimiz var, o da milletimize hizmet etmek. 84 milyon vatandaşımıza hiçbir ayrım yapmadan, hiçbir şekilde birbirinden ötekileştirmeden hak ettiği şartlarda yaşam standartlarını sunmaktır.” diye konuştu.
“Acı üzerinden hiçbir şekilde siyaset yapmadık”
İzmir’de vatandaşların mağdur olduğunu söylediğini de aktaran Kurum, “Bir kere, Gazi Mustafa Kemal’in ‘mağrur İzmir’ini’ 20 yılda, ‘mağdur İzmir’ siz yaptınız. Bana İzmir’de 25 yıldır ne yaptınız? Bir tane kentsel dönüşüm projesi, bir tane deprem dönüşüm projesi, başlattığınız bir tane çalışmayı, bir örneği gösterir misiniz, bunu söyler misiniz?” sorusunu yöneltti.
Türkiye’nin neresinde bir afet olduysa vatandaşın yanında olduklarını anlatan Kurum, “Tabii bazıları bakıyor, göremiyor, duygu anlamında da algılayamıyor.” dedi.
Enkaz alanlarında sabahlara kadar çalıştıklarını anlatan Kurum, “Hiçbir şekilde çakarlı arabalarla bilmem nelerle de gezmedik. Acı üzerinden hiçbir şekilde siyaset yapmadık. Hep şunu söyledik, ‘bir olacağız, beraber olacağız ve depremden, selden, afetten zarar gören vatandaşlarımızın yarasını saracağız’ dedik.” diye konuştu.
İzmir’de CHP’ye gönül verenlerin önlerini kesip, “Bunu 25 yıldır görmedik, Sayın Bakanım söz verdiniz geldiniz, sözünüzü tuttunuz, Allah sizden razı olsun” dediklerini anlatan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz de o mutlulukla, o heyecanla işlerimizi yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Biz sizden takdir beklemiyoruz ama bu kutlu çatı altında en azından afetin siyasetini yapmayalım. Devletimiz tüm kurumlarıyla gönüllü kuruluşlarıyla depremlerde, İzmir’de, Malatya’da, Elazığ’da, Kastamonu’da her afetzedenin yanında olmuş, seferber olmuş bu seferberlik anlayışıyla çalışmıştır. Buraya geldiler çakardan bahsettiler. Orada emek verenlere haksızlık ediyorsunuz. Hiçbir şekilde İzmir’de de mağduriyet adına herhangi bir durum yoktur. İnşallah 26 Kasım’da Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle de İzmir’de ilk konutlarımızın teslimini depremin birinci yılında yapacağız.”
Kiranın da altında taksitle ödemelerin yapılacağını ifade eden Kurum, “Bakın, eser yaptık, eser ürettik, polemikler içerisinde hiçbir zaman yer almadık ve almayacağız da.” dedi.
Kurum, milletin derdiyle hemdert olduklarını ve o dertlere deva bulmak için yollara düştüklerini belirterek, “Bizi arayan 84 milyon vatandaşımız, emin olsunlar ki hemen yanı başında bulur. Biz, Ankara’da ‘o meşhur karanlık ajanslar tarafından’ üretilen, millete en ufak bir faydası bile olmayan tartışmaların içinde hiçbir zaman olmadık, hiçbir zaman da olmayacağız. Bizi, dedikoduların, söylentilerin, iftiraların, ithamların, karanlık ve kirli senaryoların peşine takılıp gidenlerin arasında bulamazsınız.” diye konuştu.
Kendilerini arayanlar için adreslerinin belli olduğunu vurgulayan Kurum, “81 ilde Anadolu’da bizi bulabilirsiniz. tüm ekibimizle birlikte. 350’nin üzerinde ziyaret yaptık ve bu ziyaretlere de inşallah bu koltuktan kalkacağım güne kadar da yapacağım, vatandaşımın yanında da olmaya devam edeceğim.” değerlendirmesini yaptı.
– “Kimse, arkadaşlarımız hakkında mesnedi olmayan iddialarda bulunmasın”
Bakanlıkta zaman zaman yapılan atamaları başka tarafa çeken bir anlayışla karşı karşıya olduklarını dile getiren Kurum, “Bir kere bu soruyu soran Ömer Faruk Gergerlioğlu’na öncelikle şunu söylemek isterim. Sırtını vesayeti, cuntayı, mafyayı, FETÖ’yü, PKK’yı dayayıp, millete parmak sallama, efendilik yapma dönemi bitmiştir. Bu da AK Parti döneminde bitmiştir. Kimse, arkadaşlarımız hakkında mesnedi olmayan iddialarda bulunmasın. Bunu söyleyen önce kendisine bakacak, şu anda iş tuttuğu kökü dışarda, kendi içeride arkadaşlarına, birlikte yol yürüdüklerine, iş tuttukları ABD’deki FETÖ trollerine bakacak. Bunu söyleyen, ondan sonra karşımıza geçecek, onurlu bir şekilde konuşacak. Gergerlioğlu’nun söylediklerinin, bizim nezdimizde hiçbir şekilde kıymeti harbiyesi yoktur.” diye konuştu.
Bakan Kurum, Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin eleştirilere de “Kanal İstanbul’u kime sordunuz diyenlere cevabımız şu; milletimize sorduk. Yüzyılın en büyük, Cumhuriyet tarihinin en muazzam projesi Kanal İstanbul’u defalarca anlattım. Burada da anlattım. Yine anlatayım. Kanal İstanbul, Cumhurbaşkanımızın milletinin onayına sunduğu, milletin de onay verdiği büyük bir projedir. Kanal İstanbul, boğazımızın özgürlük projesidir. Yüzde 52’si yeşil alanlardan oluşan Türkiye’nin en çevreci şehircilik projesidir. Yapacağımız rezerv konutlarla İstanbul’u depreme hazırlayan büyük bir dönüşüm projesidir.” yanıtını verdi.
“Biz, Kanal İstanbul’da Cumhuriyet tarihinin en geniş katılımlı, en şeffaf ÇED sürecini yürüttük”
Bilim insanlarının Kanal İstanbul’a yönelik olumsuz görüşleri olduğuna yönelik iddialara ise Kurum, “Şu bilim insanlarını bile ayıran, ayrıştıran aklı artık terk edin. Biz, Kanal İstanbul’da Cumhuriyet tarihinin en geniş katılımlı, en şeffaf ÇED sürecini yürüttük. ÇED Raporunu da 200 bilim insanımızın katkılarıyla hazırladık. Deniz araştırmaları yaptık. Dalga, taşkın, su kalitesi, yer altı suyu, deprem ve tsunami modelleme çalışmalarını titizlikle yürüttük. ‘Kanal İstanbul çevresine 1,5 milyon nüfus gelecek’ yalanlarına hala devam ediyorsunuz. Projenin planlamasını biz yapıyoruz. Bizim böyle bir şeyden haberimiz yok. Hem ÇED’de hem de planlamamızda 500 bin nüfusu geçmiyoruz. Bu 500 bin nüfus da ilave nüfus değildir, çevrelerdeki ilçelerin dönüşümü için rezerv alanlardan oluşmaktadır.” karşılığını verdi.
Kurum, şöyle konuştu.
“Kanal İstanbul ile gündeme gelmeye çalışanların ne yazık ki bir tehdit dili kullandığına şahit oluyoruz. Bir bakıyorsunuz müteahhitler tehdit ediliyor, bir bakıyorsunuz devlet kurumları, bakanlık çalışanları, kurumların başındaki yöneticiler tehdit ediliyor, vatandaşlarımız tehdit ediliyor. Bu tehdit dilini kullananlar şunu çok iyi bilmelidir ki bu millet, bu tehditlere kulak asmaz, tehdit edenleri görüyor ve gereken cevabı da verecektir. Ben sadece, Yunus Emre’nin sözüyle yetiniyorum, ‘İlla edep, İlla edep’ diyorum. Yakmakla, yıkmakla, küfretmekle, tehdit etmekle muhalefet edilmez. Siz yıkmak dersiniz, biz yapmak deriz. Siz yıkarsınız, biz yaparız. Yakıp yıkanlar, yapmanın mutluluğunu, eser kazandırmanın gururunu, milleti memnun etmenin ne demek olduğunu bilmezler.”
Bakan Kurum, Marmara Denizi Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmesine ilişkin soruları da yanıtladı. Marmara Denizi Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin, Marmara Denizi’nin ekolojisini, biyolojik çeşitliliğini korumak için, daha uzun soluklu bir strateji yürütmek için ortaya koydukları bir çalışma olduğunu vurgulayan Kurum, şunları kaydetti:
“Bu çalışmamız, Marmara Denizi’nde ve İstanbul Boğazı’nda ve hatta dolaylı olarak Ege ve Karadeniz’de çevre kirliliğini engellemek için, bölgenin doğal yapısını korumak içindir. Bilim insanlarımızın hazırladığı raporlar neticesinde yapılmış, çok kapsamlı bir düzenlemedir. Planlama ve yetki açısından baktığımızda, Adalar ilçesinde zaten doğal koruma alanlarımız halihazırda vardı. Arkeolojik sit alanları da vardı. Bu alanlarda planlama ve onay yetkisi de zaten geçmişten bu yana Bakanlığımıza aitti. Yine Boğaziçi Kanunu kapsamındaki sahil şeridi ve öngörünüm alanlarında sekretarya görevi bakanlığımızda, plan onayı ise Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’ndadır. Biz İstanbul’umuza, ülkemize, ülkemizin geleceği gençlerimize bir söz verdik. Şu an bu sözümüzü tutuyoruz. İnşallah, Marmara Denizi’mizi ortaya koyduğumuz strateji planımızla, 3 yıl içinde 2024 yılına kadar bu plan çerçevesinde uygulamaları hayata geçireceğiz. Marmara’nın ülkemiz için, vatandaşlarımız için ne kadar değerli olduğu anlayışıyla, bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz. “