Kıbrıs Türkleri ‘son kraliçe’yi nasıl anlatıyor?

İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth Pazartesi günü son yolculuğuna uğurlanıyor. Ancak kraliçe sadece İngiltere için önemli değil. Bağımsızlıklarını sonradan kazanmış olan koloniler için de farklı bir yeri var.

Kraliçe’nin o koloniler arasında yer alan Kıbrıs ve Kenya’da nasıl hatırlandığını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 4. Başbakanı Hakkı Atun ve Cornell Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mukoma Wa Ngugi, CNN Türk editörü Serdar Korucu’ya anlattı.

KIBRIS’IN SON KRALİÇESİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 4. Başbakanı Hakkı Atun, Kraliçe’nin taç giydiği gün adada yaşananları şöyle anlatıyor: “Millet bahçesi dediğimiz ve eskiden tabakhane olarak kullanılmış, bugünse Rum belediyesine devredilmiş olan yerde bandolarla Kraliçe’nin taç giymesi kutlandı.”

Kraliçe’nin taç giymesi ardından paranın üzerine de kendisinin resminin basıldığını söyleyen Atun, “Yabancı dilde eğitim veren okullarda hediyeler verildi. Üstünde kendi resmi olan fincanlar verildi” dedi.

Hakkı Atun, 1952 yılında kendisinin lisede okuduğunu söyledi ve “O zaman tek lise Kıbrıs İslam Lisesi’ydi. Adı Kıbrıs Türk Lisesi değildi o zamanlar. Türkleri daha çok dini yönden ele alarak istismar etmeye çalışıyorlardı” diye ekledi.

1950 yılına kadar okullarda İngiliz müdürün olduğunu ve ilkokullarda Kral Marşı’nın öğretildiğini belirten Atun, “Bizim eğitimimize karıştıkları halde Rumlara karşı toleranslı davranıyorlardı. 1931 yılındaki meşhur isyana kadar da böyle sürdü. Bu isyanda Türklerin hiçbir rolü olmadığı halde Türkler de cezalandırıldı. O dönemden itibaren İslam Lisesi onların idaresine geçti. Vakıflar İdaresi onların tayin ettiği bir müdürün eline geçti. Malları yasalara aykırı olarak Rum belediyeleri ya da kişilere önce kiraladı sonra da mülkiyetini verdi” dedi.

“Türkiye hükümeti de, bilhassa Menderes döneminde Türkiye Kıbrıs’a sahip çıkmaya başladı. İngilizler de Türkiye’yi uyarma ihtiyacı duydu” ifadelerini kullanan Atun, “Rumlara, ümitlendirdikleri ‘Enosis’e karşı Türkiye’nin itirazı işlerine geldi. Ve hatta EOKA terör işlerine, İngilizleri arkadan vurmaya başladığında Türklerden yardımcı polis yaparak Rumlarla bizi karşı karşıya getirdi. Bizi de harekete geçirmeye, savunmaya geçirmeye teşvik etmiş oldu. TMT’nin kuruluşu 1958’de bu şekilde gerçekleşmiş oldu” diye konuştu.

Hakkı Atun, İngiltere’nin garantör bir devlet olarak üstüne düşen görevi hiçbir zaman yapmadığını söyledi ancak yaşananlara rağmen Kıbrıs Türklerinin Kraliçe’ye yönelik bakışının olumsuz olmadığını belirtti. Atun, “Kraliçe’ye Kıbrıs Türklerinin antipati duyduğu söylenemez. Hesabımız daha çok İngiliz hükümetiyleydi. II. Elizabeth böylece bizim son kraliçemiz oldu” dedi.

II. ELIZABETH, PRENSES OLARAK GİDİP KRALİÇE OLARAK DÖNDÜĞÜ KENYA’DA NASIL ANILIYOR?

II. Elizabeth için, 1952’de prenses olarak geldiği ancak babasının ölümü üzerine kraliçe olarak ayrıldığı Kenya’daysa yas ilan edildi. Cornell Üniversitesi’nden akademisyen-yazar Doç. Dr. Mukoma Wa Ngugi, “Bir kere eski sömürgelerin sömürgeciliğin en vahşi dönemlerinden birinde başta olan bir hükümdar için yas ilan etmesi oldukça ironik” dedi ve “Hükümet yas ilan ediyor, halk ‘Hayat devam etmeli ve bize yapılanları unutmamalıyız’ diyor” diye ekledi.

“Acaba Batılı ülkeler bizim sömürgecilik karşıtı liderlerimiz için yas ilan etti mi? Tabii ki hayır. Çünkü onların suikastlarını Batı düzenledi” diyen Mukoma Wa Ngugi, “Kendisi sömürgeciliğin sertleştiği bir dönemde tahta çıktı. Baskıcılığın, göz altıların, işkencenin, suikastların arttığı bir dönemdi. Kraliçe ve pek çok suçtan sorumlu tahtı nasıl birbirinden ayırırız bilemiyorum. Mevcut durumda bunu yapamam. Çünkü tüm bunlar “Majesteleri” adına yapıldı. Onun adına yapıldı” ifadelerini kullandı.

Mukoma Wa Ngugi, ailesinin de bu dönemdeki şiddetten etkilenişini şöyle anlattı: “Amcalarımdan biri Kenya Toprak ve Özgürlük Ordusu mensubuydu. Mau Mau’nun bir parçasıydı. Direnişi destekliyordu. Büyürken bize bir hikaye anlatırlardı. Amcamı bir sömürgeci polis kovalamış. Üzerinde kurşun taşıyormuş, bu da kesin ölüm demek. Büyükannem o sırada bahçeyle uğraşıyormuş. Amcam kurşunları fırlatmış o da saklamış. Böylece kaçmayı başarmış. Ölen bir amcam da var. Kendisi sağırdı. İngiliz polisi tarafından öldürüldü. Ona “dur” demişler ama duyamadığı için durmamış, onlar da onu vurmuş.”

Kenyalı akademisyen, “Kenya’da tazminat çağrıları var, özellikle de Mau Mau kurbanları için. Bazılarına da ödeme yapıldı. Ama buradaki asıl argüman, çalınan servet. Alınan canlar. Birkaç kişiye tazminat ödeyerek bu yanlışları düzeltemezsiniz” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir