Ana konusu Türkiye’nin neredeyse 40 yıllık güvenlik sorunu haline gelen terördü. PKK terörü bu süreçte yaklaşık 40.000 cana, Türkiye’nin gelişiminin 40 yılına, neredeyse 3 trilyon dolara ve toplumda büyük bir ayrışmaya neden oldu. Bilgen bugün gelinen noktada kapsamlı bir hasar raporu çıkarılmasını istiyor. Halkın tüm kesimlerinden aldığı samimi desteğe güvenerek, onurlu ve kalıcı bir barışı ancak kendi partisinin sağlayabileceğini söylüyor.
Ayhan Bilgen’le partisinin ilk kuruluş döneminde yaptığımız görüşmenin üzerine yazdığım yazı toplumun tüm kesimlerince merakla okunmuştu. Çeşitli görüşlere sahip insanlar, Ayhan Bilgen hakkındaki sorularının çoğuna cevap bulma imkânı bulmuştu.
Bilgen’le bu buluşmamızda daha çok kendi alanım olan güvenlik konularını ve Türkiye’ye etkilerini konuştuk. Şunu özellikle belirtmem lazım ki Bilgen’i bu kez daha tutkulu ve iddialı buldum. Muhtemelen il ve ilçe teşkilatlarının çoğunu tamamlamış olması kendine olan güvenini artırmıştı.
“HELALLEŞME” İÇİN TEK SİYASİ OLUŞUM BİZİZ
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta Uludere’ye giderek kamuoyunda bilinen ismiyle Roboski’de hayatını kaybeden vatandaşların yakınlarına ulaşmış ve kendileri ile “helalleşmek” istemişti.
Kılıçdaroğlu’nun aldığı cevap kendisini ne kadar tatmin etti bilemiyorum ama ben Bilgen’e batı ve doğu insanı arasında “helalleşmenin” gerçekten mümkün olup olamayacağını sordum. Çünkü Bilgen insan hakları savunuculuğu kimliğine ilaveten HDP pratiğini de tecrübe etmişti. Ayrıca hem batı hem de doğu seçmeninin duygu ve düşüncelerini “aracısız” öğrenme imkânına sahip önemli bir siyasi figürdü.
Bilgen’e göre farklı kültürlere sahip olup da aynı coğrafyayı paylaşıyor olmanın dezavantajları olduğu gibi avantajları da var. Demokrasi kültürü, eğitim ve duygudaşlık yeteneği o coğrafyayı paylaşanların ilişkilerini ve hatta kaderini belirliyor.
Türkiye’nin bu konuda iyi bir sınav veremediğinden şikâyet eden Bilgen, bazen devletteki güvenlik kaygısının her şeyin önüne geçtiğini ve bu dönemlerde kırılan dökülen şeylerin daha sonra toplumun farklı kesimlerinde “can kırıklarına” yol açtığını söylüyor.
Bilgen’e göre tüm taraflar tarafından kabul görecek bir helalleşme için güven, samimiyet ve toplumun tüm kesimleri ile ön yargısız diyalog kurulması şart. Bilgen Türkiye’de bugün itibarıyla gerçek anlamda helalleşmeyi sağlayabilecek tek siyasi oluşumun kendileri olduğunu söylüyor.
BİR ÇATIŞMADAN HER İKİ TARAFIN DA ZARAR GÖRMEMESİ MÜMKÜN MÜ?
Ayhan Bilgen, Cumhuriyet’in ilk yıllarından bu yana Türk ve Kürtler arasında yaşananların tek taraflı bir travmaya yol açmasının mümkün olmadığını iddia ediyor. Rövanşist duyguların düşmanlığı sürekli körüklediği gerçeğini görmek gerektiğini söylüyor. Ona göre halk çağı yakalamak, refah ve güvenlik içinde yaşamak istiyorsa yeni bir başlangıç yapmalı. Bu başlangıçtaysa rövanşist duygulara, dışlayıcı söylem ve tavırlara asla yer verilmemeli. Siyaset ve bürokrasi bu süreçte sadece kılavuz görevi görmeli. Çünkü Bilgen’e göre halkın tüm kesimlerinde artık böyle bir beklenti oluşmuş durumda. Sadece bunu karşı tarafla paylaşacak üslup gerekiyor. Bunun için de kendi siyasi duruş ve üsluplarının en ideali olduğunu düşünüyor.
Bilgen’e göre barışı en çok isteyen ve özleyenler çatışma ortamından zarar görenler. İnsanların kendi yaşadıkları acıları başkalarının yaşamasını istemediğini söylüyor. Ona göre çatışmanın devam etmesini isteyenler ise bu ortamdan güç ve fayda kotaran odaklar. Bilgen bu odakların içinde olduğu bir süreçte karşılıklı diyalog, anlayış ve barıştan söz edilemeyeceğini söylüyor.
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK VE REFAHI TOPLUMUN BİRLİK VE BERABERLİĞİNDEN GEÇİYOR
Ayhan Bilgen öncelikle çok kutuplu hale gelmeye başlayan dünyadaki yeni tehlikelere dikkat çekerek, millet olarak bir arada yaşamanın vatandaşlar açısından daha fazla özveri ve sorumluluk gerektirdiğini söylüyor. Bilgen’e göre devlet bunun karşılığında vatandaşların anayasal hak ve özgürlüklerinden vaz geçmelerini beklememeli, hatta bunların önünü açmalı. Hükümetin görevi bu olmalı.
Bilgen’e göre kökenine bakılmaksızın ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi etkileyen bir takım sorun ve uygulamaların insanların kimlikleri üzerinden tarif edilmesi yanlış. Ona göre ülkenin tüm vatandaşların hak ve özgürlüklerini garanti altına alacak; huzur, refah ve adaleti istisnasız herkes için sürekli kılacak bir takım reformlara ihtiyaç var. Bunların sağlanması halinde bugün sorun olarak görülen birçok şikâyetin ortadan kalkacağına inanıyor.
NASIL YAPACAK
İlk başta da yazdığım gibi Ayhan Bilgen kendine, partisine ve en önemlisi de siyasi çizgilerine çok güveniyor. Bunun toplumda büyük bir karşılığı olduğunu görmüş. Tarafların, geçmişin acı veren kötü anılarını tekrar tekrar yaşamak istemediğini tespit etmiş. Toplumun her kesimi ile kurdukları diyaloğun barışın sağlanmasında etkili bir rol oynayacağına inanıyor. Kendi siyasetlerinin Ankara’da değil bizzat sokakta, tarlada, işyerlerinde şekillendiğini vurguluyor.
Bilgen’e göre barajı aşmaları sürpriz değil ve iktidar ortağı olmaları halinde çözümüne odaklanacakları ilk konu huzur ve toplumsal barışın sağlanması olacak. Muhalefette kalırlarsa da TBMM’de bu konunun en ateşli savunucusu olacaklarını söylüyor.
Ayhan Bilgen ile konuşmamızdan sonra huzur ve barışın sağlanması konusunda ümitlenmeme rağmen, kendisini toplumun daha geniş kısımlarına nasıl ifade edebileceğini açıkçası çok merak ediyorum? Bu süreçte çok önemli dirençlerle karşılaşacaktır. Acaba kendisinin ve ekibinin motivasyonu nasıl? Yakmayı planladıkları barış kıvılcımını söndürmeden her kesimden destek alabilecekler mi? Kendilerindeki iyimserliği her kesime yayıp, diğer partilerin de desteğini alabilecekler mi?
Hak ve özgürlüklerin sağlanmasında, acaba kafalarındaki başarıyı sağlayabilecekler mi?
Açıkçası, başarı sağlamaları açısından bu soruların cevapları çok önemli.
Feramuz Erdin