Beton, çimento ve boyayla kaplanan 5 asırlık cami aslına döndü

Tarihi Kaleiçi’nde Saat Kulesi ve Yivli Minare ile birlikte kentin en önemli sembol ve siluetlerinden birini oluşturan, 1600’lü yıllarda Osmanlı döneminde inşa edilen Tekeli Mehmet Paşa Camisi’nde Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce 2018’de başlatılan restorasyon çalışmaları tamamlandı. Dış ve iç taş duvarları önceki yıllarda üst üste yapılan çimento ve boya katmanlarıyla kapatılan, içindeki birçok süsleme de aynı şekilde boya katmanları altında kalan, zemini ve avlusu da yine betonla örtülen cami, restorasyonla yeniden tarihi kimliğine kavuştu.

6 OCAK’TA YENİDEN İBADETE AÇILDI

CHP eski Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın bayram namazlarını kıldığı cami olarak da bilinen Tekeli Mehmet Paşa Camisi’nde dönemin Antalya Valisi Münir Karaloğlu’nun talimatıyla başlatılan restorasyon çalışmaları, 2018 yılının Haziran ayında yüklenici firmaya yer teslimi yapılarak başladı ve 2022 Ocak ayı ilk haftasında bitirildi. Cami yaklaşık 4 yıllık restorasyon sürecinden sonra 6 Ocak’tan itibaren yeniden ibadete açıldı.

‘EVLİYA ÇELEBE’NİN NE KADAR HAKLI OLDUĞUNU GÖRDÜK’

Caminin Antalya’nın simge ve en önemli tarihi yapılarından biri olduğuna dikkat çeken Vakıflar Bölge Müdürü Hüseyin Coşar, 16’ncı yüzyılda Tekeli Mehmet Paşa adına yaptırılan caminin, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde ‘Çok süslü, ziynetli bir cami, avlusu dar ve çok zarif bir minaresi var’ şeklinde yer aldığını söyledi. Seyahatname’deki bu ifadelerin hiçbirinin 2018 öncesi camide görülmediğini anlatan Coşar, “Ne zaman ki restorasyona başladık, sıva ve boya raspalarıyla etrafında kazılar yaptıktan sonra Evliya Çelebi’nin ne kadar haklı olduğunu gördük” dedi.

Yapının hem içi hem dışı ile içindeki tüm süslemelerin, zeminin tamamen çimentoyla sıvalı, taşların hiçbir şekilde gözükmediğini ifade eden Coşar, “Sıva raspası ve Horasan harcıyla derz yaparak, yapıyı asli kimliğine kavuşturduk. Zeminde yaklaşık 20 santim beton tabaka vardı, onu kaldırdık, altındaki özgün döşemeleri ortaya çıkardık. Minberin önünde bunu cam platformla göstereceğiz” diye konuştu.

KAYIP ÇİNİLER BULUNDU

En önemli sürprizlerden birinin de çiniler olduğunu anlatan Coşar, “11’inci yüzyılda yaşamış bir din aliminin kasidesinden iki beyit kayıptı. Daha önceki araştırmalarda gözükmüyordu. Kadınlar mahfilinde sıva-boya raspası yapınca çini anlıklara rastladık. Hiç bozulmamış ama üstü tamamen kapatılmış. Heyecan verici bir çalışma oldu ve kayıp olan iki çini anlık, kayıp olan dörtlükleri ortaya çıkardık. Hatta orayı niş şeklinde güvenlik önlemiyle de hem alt hem üstten görünecek şekilde uygulaması yapıldı” ifadelerini kullandı.

9 KAT BOYA KATMANI

Kadınlar mahfilinde klasik dönem ve üzerine sonradan barok stiliyle yapılan iki ayrı süslemenin de yine boya raspalarıyla ortaya çıkarıldığını belirten Coşar, her iki süslemeyi de koruduklarını ve caminin kimliği açısından çok önemli bir detay oluşturduğunu kaydetti. Ana kubbedeki süslemelerin de hiçbirinin görünmediğini, boya raspaları sonucu Fetih Suresi, kilit taşı, altın varak ve diğer nitelikli tüm süslemelerin ortaya çıkarıldığını dile getiren Coşar, müezzin mahfilinde ise yağlı boyayla 9 kat kapatılmış ahşaplardaki raspayla yine çok güzel süslemelerin ortaya çıkarıldığını söyledi. Coşar, şöyle devam etti:

“9 kat yağlı boya çıkardık ki; o çalışmalar çok zor, adeta iğneyle kuyu kazmak gibi. Her katmanı alıyorsunuz ve alttan şu an görünen çok güzel süslemeler ortaya çıktı. Artık bütün ziyaretçiler görebiliyor. Sıva raspalarıyla içeride ses küpleri değimiz akustiği sağlayan hem de yapıyı hafifleten büyük küpler de ortaya çıktı.”

AVLUDA ROMA DÖNEMİNE AİT MOZAİK

Avluda 1970’lerde yapılmış, yapıya uygun olmayan şadırvanın kaldırıldığını, tuvalet yeri kazısı sırasında Roma dönemine ait mozaikler bulunduğunu belirten Coşar, mozaiklerin cam platformla kapatılarak ziyarete açıldığını söyledi. Avluda 3 mezar, su kuyuları, tandır gibi buluntuların da ortaya çıktığını kaydeden Coşar, cami içinde hem mihrap hem minberdeki altın varak süslemelerin de yine boya katmanları altında kaldığını ve raspayla gün yüzüne çıkarıldıklarını dile getirdi.

‘SEYAHATNAME’DEKİ GİBİ OLDU’

Caminin 4 yıl aradan sonra yeniden ibadete açıldığını da hatırlatan Coşar, “Şu an cami, gerçekten öncesini bilenler için asli kimliğine kavuştu. Seyahatname’de denildiği gibi çok ziynetli, süslü, zarif cami kimliği ortaya çıktı. Antalya olarak bunlara sahip çıkmalıyız. Çünkü bu eserler, 4-5 asır bir şekilde ayakta kalmış ve bunları adeta pamuklara sarıp korumalıyız. Çünkü maalesef tarihi yapılara gelişigüzel tabelalar asılıyor, çiziliyor, boyanıyor. Sahipsiz bırakıldıkça deformasyona uğruyor. Bunları asli kimliğine uygun şekilde yaşatmamız gerekiyor” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir