ÇİÇEK ‘Çocukların dijital dünyasını’ masaya yatırdı

ÇİÇEK 'Çocukların dijital dünyasını' masaya yatırdı

Gelişmekte olan dijital dünya, pandemi dönemiyle birlikte hayatımızın her noktasında yerini almaya başladı. Bu dönemde internet üzerinden yapılan alış-verişler artarken sosyal mecralarda geçirilen zamanda da patlama yaşandı. Bu çerçevede dijital çağın alışkanlıklarıyla birlikte karşımıza çıkan sorunları, Çocuk İçin İçerik Derneği (ÇİÇEK) “Çocukların Dijital Dünyası” konusuyla düzenlediği oturumda değerlendirdi.

6197c51ec8c37423b0644e64.png

HAYDUTLAR VE SAVAŞÇILAR

Çocuk İçin İçerik Derneği Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Belma Tuğrul, dijital dünyada yer alan içerik üreticileri “haydut ve savaşçı” metaforları kullanılarak ikiye ayrılabileceğini söyledi.

Tuğrul, haydut olarak adlandırılan içerik üreticilerinin ticari kaygı güttüğünü söylerken savaşçı üreticilerin de çocuğun olumlu içeriğe ulaşmasını amaç edindiklerini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:

“Çocukların dijital dünyanın avantajlarından faydalanabilmeleri için savaşçı üreticiler mutlaka desteklenmeli. İçerik üreticilerinin dijital içerik alıcıları ile iş birliği içinde olması gerekiyor. Pasif olan içeriklerin interaktif hale getirilmesi ile de dijital içeriklerin, çocukların olumlu becerilerini destekleyici unsurlar barındırmasına hizmet etmeli”

6197c52ec8c37423b0644e66.png

SOSYAL MEDYA KULLANICILARININ 3’TE 1’İ ÇOCUK

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon, Sinema Bölümü Öğretim Üyesi ve Çocuk İçin İçerik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, Türkiye’nin yüksek oranda çocuk nüfusuna sahip olduğunu ve sosyal medya kullanıcılarının da 3’te 1’ini çocukların oluşturduğunu açıkladı.

Bu yüksek orana karşı nitelikli dijital okuryazarlığın çocukların yaşamlarını sağlıklı sürdürebilmeleri ve eğitimleri için son derece önemli olduğunu da sözlerine ekleyen Pembecioğlu, “Çocuklara dijital dünyadaki bilgi kirliliğini ve bu kirliliğin hangi kaynaklardan kontrol edilebileceğini öğretmek gerekiyor. Aynı zamanda şüpheci bir yaklaşımın neden var olması gerektiği de anlatılmalı” dedi.

YETİŞKİNLER DE KENDİNİ KAYBEDEBİLİYOR

Pembecioğlu, ‘Z kuşağı’nın bireysel özgürlüğe oldukça önem verdiğinin de vurgusunu yaparak sözlerine şöyle devam etti:
“Bazı aileler ise çocuklarının dijital dünyadaki her adımını kontrol etmek istiyor. Dolayısıyla her ne kadar aileler kontrol etme çabası içinde olsalar da çocuklar tarafından büyük bir direnç ile karşılaşıyorlar. Dijitalleşme sadece çocuklar için değil yetişkinler için de bir özgürleşme ortamı sağladı. Yetişkinler de çocuklar kadar bu dijital ortamı önemsiyor ve burada kaybolabiliyorlar. Hatta ebeveynlerin, çocuklarıyla birlikte sosyal medya fenomeni olmaya çalıştıklarını, bu bağlamda çocuklarını korumak yerine, bu dünyanın içine daha da çektiklerini ve bu yönde motive etmeye çalıştıklarını gözlemliyoruz”

Bu kapsamda Pembecioğlu, ebeveynlere şu önerilerde bulundu:

-Kendi dijital dünya kullanımlarına yönelik özeleştiri yapabilmeli ve çocuklarının taklit yoluyla davranışlarını modellediklerini unutmamalılar.

-Çocuklarının seçtiği rol modellerin çocuklarının hangi ihtiyaçlarını karşıladığını özümsemeli ve çocuklarının ihtiyacına uygun çözümler üretmeliler.

-Dijital dünyanın trendlerini takip etmeli; çocuklarının oynadıkları oyunları, telefonlarına indirdikleri uygulamaları, kullandıkları sosyal medya platformlarını bilmeli ve araştırmalılar.

-İçeriklerde verilen mesajları çocukların çözümlemelerine yardımcı olmak için, içerik tüketimi sırasında onlara eşlik etmeliler.

6197c53ec8c37423b0644e68.png

FIRSAT RİSKİ DE BERABERİNDE GETİREBİLİYOR

Turkcell İnsan Hakları ve Yeni Teknolojiler Hukuku Koordinatörü Gökçe Çobansoy Hızel, dijital bir dönüşümün içinde olduğumuz için 7’den 70’e herkesin internet ile iç içe olduğunu söyledi. Ancak Hızel’e göre, dijital çağ bilginin hızlı ve ekonomik paylaşımı ve iletişimin kolaylaşması gibi birçok fırsat sunuyor olsa da pek çok riski de beraberinde getiriyor.

Hızel, ‘’Yaş ve gelişimine uygun olmayan içerikler, siber zorbalık, siber uşaklaştırma, sosyal medyada çocukların görüntülerinin paylaşılması ya da dijital bağımlılık dijital mecralarda çocukların karşılaşabileceği risklerden sadece birkaçı’’ diyerek çocukları dijital dünyanın tehlikelerinden korumak ve onları dijital dünyaya hazırlamak için bütünsel bir yaklaşıma ihtiyaç olduğuna işaret etti.

6197c54ac8c37423b0644e6a.png

YASAKLAMAK ÇÖZÜM DEĞİL

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü Veli Akademileri Projesi İl Koordinatörü Psikolojik Danışman Betül Çoşkun ise çocuklardaki dijital bağımlılık düzeyine dikkat çekti.

Yemek yerken, yatakta ya da aileyle birlikteyken çocukların ekranda bir olmasının çocuğu sosyal, bilişsel ve duygusal olarak olumsuz etkilediğini belirten Çoşkun, ‘’Yatarken ekran kullanma alışkanlığı uykuda bozulmalara neden olabiliyor. Bu durumda hafıza, öğrenme hızı gibi bilişsel fonksiyonlarda zararlar ve dikkat eksikliği bozuklukları görülebiliyor. Bu durum okulda da olumsuzluklara neden olabiliyor’’ diye konuştu.

Dijital çağın içine doğan çocuklarda Teknoloji bağımlılığının yasaklanarak engellenmeyeceğini de söyleyen Çoşkun, ‘’Bunun yerine çocukları doğru kullanıma yönlendirmek ve bilinçlendirmek önemlidir. Okul, aile ve diğer tüm paydaşlarla iş birliği sağlanarak doğru teknoloji kullanımı konusunda çocuklar bilinçlendirilmeli hatta onlara rol model olunmalı’’ dedi ve ebeveynlere olan önerileri şu şekilde sıraladı:

6197c557c8c37423b0644e6c.png

-Ekran kullanımı konusunda bazı sınırlar konulmalı. Dünya Sağlık Örgütü 3 yaşına kadar ekran kullanımının hiç olmaması gerektiğinin ve ekran kullanılan ortama dahi maruz kalınmaması gerektiğinin altını çizer.
-Sınırlar çocukları güvende hissettirir. Çünkü çocuğa belirli, tanımlı, kendini güvende hissettirecek bir ortam sağlıyor. İçinde bulunduğumuz koşullarda sadece çocuklara değil ebeveynlerin kendilerine de sınır koyması gerekiyor. Çünkü anne baba ne kadar ekran kullanırsa, çocuk da o kadar ekran kullanıyor.

-Aileler çocukların gündemini takip etmeli ve onları gündem ve sosyal paylaşım ağlarını nasıl kullanabilecekleri konusunda bilinçlendirmeliler.

-Eleştiri cümlelerinden çıkmak gerekiyor. ‘Bizim zamanımızda’ diye başlayan cümleler kurulmamalı. Çocuklar geçmiş zamanın değil, bugünün ve geleceğin insanlarıdır. Dolayısıyla bu yeni koşullarda çocuğun ne yaşadığını ne hissettiğini ve ne beklediğini anlamaya çalışmak gerekiyor.

-Aile içinde hiç kimsenin ekrana bakmadığı bir saat belirleyip hep birlikte etkinlik yaparak vakit geçirilmeli. Buradaki amaç, çocuğa ‘’ben annemle ve babamla bir etkinlik yaptım, çok güzeldi. Demek ki ben sadece ekrandan mutlu olmuyormuşum’’ dedirtebilmektir.

-Anne babalar bazen her vakti doldurma isteğiyle ve çocukları sıkılmasın diye çocukları ekrana yönlendirebiliyor. Can sıkıntısı zaman kaybı olarak görülmemeli. Çocuklar bu duygu sayesinde yalnız kalma becerisini geliştirebilmekte. Bu da ona yaratıcılığını ve hayal gücünü kullanmayı öğretmektedir. Onun için sıkılmalarına izin vermek gerekiyor.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir