Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 20. Milli Eğitim Şûrası’nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
20. Milli Eğitim Şura’sı münasebetiyle sizleri ağırlamaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Milletin evine hoş geldiniz. Şuramızın ülkemiz, öğretmen ve öğrencilerimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Gerek çevrimiçi toplantılar gerekse çalıştaylar vasıtasıyla önerilerini paylaşan herkese şükranlarımı sunuyorum. Milli Eğitim camiamız, öğrenci, öğretmen ve velilerimiz için önemli tavsiye kararların alındığı bir mecra olmuştur. Şura sonuçlarının güçlü eğitim güçlü Türkiye mücadelemizde bizlere rehberlik edeceğine inanıyorum.
Koronavirüs salgını sebebiyle son 2 yılda şahit olduklarımız bize bu gerçeği tekrar hatırlatmıştır. Dünyanın tamamına yayılan salgın tüm insanlığın aynı gemide olduğunu bir kez daha göstermiştir. Sağlık, eğitim ve üretim başta olmak üzere her alanda güçlü altyapıya sahip olmanın önemine şahit olduk. Biz hiçbir insanımızı sahipsiz bırakmadık. Dinamik bir süreç yönetimiyle ülkemizde ekonomik hayatın durmasına müsaade etmedik. Eğitim faaliyetlerimizin kesintiye uğramasına izin vermedik.
Burada elbette sadece altyapıyla ilgili atılacak adımlardan bahsetmiyorum, çok daha geniş bir anlayışla yaklaşmamız gerektiğine inanıyorum. Gençlerimize sadece dünün dünyasından, dünün Türkiye’sinden yola çıkarak bir ufuk kazandıramayız. Günümüzün öğrencilerini, dünün öğrencileri gibi eğitmeye kalkarsak istikbalimizin elimizden kayıp gitmesine mani olamayız. Günümüzde tek sesli, tek boyutlu bir eğitimi sürdüremeyiz. Eğitim öğretimde de başarının anahtarı düşünmek, analiz etmektir. Analiz yapabilen, merak eden, özgüven sahibi, erdemli gençler aydınlık yarınlarımızın da teminatıdır. Çocuklarımızı bu hedeflere ne kadar yönlendirebilirsek eğitimde de o derece başarılı olabiliriz.
Bir taraftan köklerimizle bağımızı güçlü tutarken diğer taraftan gözümüzü ufuktan ayırmadan bu süreci yürütmemiz önemlidir. İşte bu anlayışla eğitim öğretim başta olmak üzere her alanda maziden atiye sağlam köprüler kurmanın gayretinde olacağız. Milletimize verdiğimiz tüm sözler gibi bunu da gerçekleştirmenin gururunu yaşadık.
Hazırladığımız tüm bütçelerde en yüksek payı eğitime ayırdık. İnşa ettiğimiz derslikler ve yaptığımız atamalar sayesinde derslik başına düşen öğretmen sayısı OECD ortalamasını yakalamıştır. Ders kitaplarını evlatlarımıza ücretsiz dağıtarak ailelerimizi büyük bir sıkıntıdan kurtardık. Okulun ilk gününde ders kitaplarını sıralarında hazır buluyor. Şu anda bu salonu tıklım tıklım dolduran kardeşlerim iyi bilirler; tabi 18 yaş altı veya 18-30 yaş grubu bunu bilmeyebilir. Biz tekstil notlarıyla okuduk. Tekstil makinelerinden, mürekkebin dağıldığı, almak isteyip de alamadığınız o notlar bizim için bir felaketti. Paramızı verip almak isterdik üst sınıftaki ağabeylerimiz o tekstil notlarını vermezdi. Biz bunları yaşadığımız için dedik ki artık bu nesle bunu yaşatmayacağız.
Özellikle alt gelir grubundaki vatandaşlarımıza yük olmaya başlayan yardımcı kaynak meselesini de çözüme kavuşturuyoruz. Evlatlarımıza yine ücretsiz bir şekilde dağıtılıyor. Okul öncesi eğitimi de süratle yaygınlaştırıyoruz. Bilhassa büyük şehirlerimizde eksikliği hissedilen okul öncesi kurum sayılarını artırıyoruz. Attığımız bir adım da kız çocuklarımızın önündeki engellerin kaldırılmasıdır. 2007 yılında 18-22 yaş erkeklerin okullaşma oranı yüzde 22,4, kızların oranı ise yüzde 19,2’ydi. Bugün bu oran erkekler için yüzde 40,5’a kızlar için yüzde 43’e yükselmiştir.
Türkiye sadece tarihiyle, kültür birikimiyle değil, potansiyeliyle de gerçekten büyük bir ülkedir. Elimizdeki en kıymetli hazinemiz çocuklarımız ve gençlerimizdir. Öğretmenlik sadece eğitim, öğretim sürecinde edinilen bilgileri sınıfta öğrencilere aktarmak değildir. Tecrübe ve irfanla gençlerimizi geleceğe hazırlama mesleğidir. Sadece öğretmez, aynı zamanda değer kazandırır, ufuk çizer. Öğretmen yalnızca akla hitap etmez, kalbe ve duygulara da hitap eder. Öğretmenlerimizi istikbalimizin mimarları olarak görüyoruz.
Biz tüm öğretmenlerimizden önemli görevler bekliyoruz. Öğretmenlerimizin özlük haklarını artırmayı, çalışma şartlarını iyileştirmeyi asla ihmal etmiyoruz. Son 19 yılda tarihi nitelikte çok sayıda adım attık. Başkaları öğretmenlerimizi tehditle meşgulken biz son olarak bir müjdemizi daha eğitim camiamızla paylaştık. Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu kısa sürede Meclisimizin takdirine sunacağız. Bu düzenleme sayesinde öğretmenlerimiz tarihte ilk kez meslek kanununa kavuşacaklar.
Öğretmenlikte adaylık kaldırma sınavını artık bir kenara bırakıyoruz, bunun yerine bir program uygulayarak adaylarımıza destek olacağız. 10 yılını doldurmuş öğretmenlerimize uzman öğretmenlik imkanını getiriyoruz. Uzman öğretmenlerimiz hem bir derece alacaklar hem de maaşlarında 1000 TL artış olacaktır. Yüksek lisans yapmış öğretmenlerimiz ise sınavdan muaf tutulacaktır. Uzman öğretmenler sınavda başarılı olduklarında başöğretmen unvanıyla görev yapacaklardır. Maaşlarında da 2000 TL artışa gideceğiz. Doktora yapmış öğretmenlerimiz ise bu sınavdan muaf tutulacaktır. 1. derecedeki öğretmenlerimizin ek göstergelerini 3600’e çıkarıyoruz. Ayrıca sözleşmeli öğretmen ile kadrolu öğretmen ayrımını da ortadan kaldırıyoruz. Mecburi hizmet hariç özlük hakları, atamalar başta olmak üzere sözleşmeli öğretmenlerimiz kadrolu öğretmenlerimizle aynı haklara sahip olacaklar. Bu tarihi reformun şimdiden hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Katarlı öğrenciler hadisesinde olduğu gibi tamamen yalan yanlış bilgiler hoş karşılayamayacağımız bir konuydu. Önümüzdeki dönemde medya mensupları ve siyasetçiler başta olmak üzere sorumluluğu olanların daha hassas davranacaklarına inanıyorum. İstiyorum ki ortaöğretimde profesörlerimiz gelsinler okullarımıza müdür olsunlar. Ortaöğretime farklı bir zenginlik kazandıracaktır. Bu çağrımı daha önce de yaptım, bugün bu vesileyle yine yapıyorum. Bunu yaygınlaştırmanın çok çok önemli olduğuna da inanıyorum.