Türkiye’de kadın istihdamı alanında yapılan bu en güncel araştırmaya göre, 5 katılımcıdan 4’ü ülke kalkınması için daha fazla kadının iş gücüne katılmasını istedi.
Tüm dünyada Kovid-19 salgını sonrası kayba uğrayan kadın istihdamının desteklenmesi için gayretler sürerken, TİSK toplumun kadın istihdamına bakışını ölçmek için bir araştırma yaptı.
Araştırmaya 6-13 Ağustos’ta Türkiye’nin tüm coğrafi bölgelerinden katılımcılar dahil oldu. Katılımcıların çok büyük bölümünü ofis ve saha çalışanları oluştururken, emekliler, işsizler ve öğrenciler de çalışmada temsil edildi. Ankette cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi gibi demografik kırılımlarda da Türkiye gerçeğini yansıtan dengeli bir katılım sağlandı.
Araştırma algı tespitinin ötesine geçerek kadın istihdamını artırmak için kamuoyunun ve TİSK’in çözüm önerilerine de odaklandı.
Kadınlar iş hayatında “cinsiyet ayrımcılığından” şikayetçi, erkekler de cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşandığını doğruluyor
Araştırmaya göre, çalışan kadınların yarısı iş hayatında kadınlara erkekler ile aynı koşullarda davranılmadığını ifade etti. Her 3 erkekten 1’i ise kadınların bu ifadesini doğrular nitelikte cevap verdi.
Çocuk sahibi kadınlar daha çok ayrımcılığa uğruyor
Çocuk sahibi olan ve çocuk sahibi olmayan kadınlar arasından, çocuk sahibi çalışan kadınlar cinsiyete dayalı ayrımcılığa daha fazla uğradıklarını belirtti.
Terfilerde cinsiyete bakılıyor
Katılımcılara göre, kadınların en dezavantajlı görüldüğü alan terfi ve gelişim imkanları oldu. İşe alımda tercih edilmeme ikinci sırada, doğum/bakım izni nedeniyle iş kaybı ise üçüncü sırada yer aldı. Neredeyse 5 kişinin 2’si bu alanlara işaret etti.
Kadınların işe alımda tercih edilmediğini beyan eden erkek sayısı (%39), kadın katılımcı sayısından (%34) daha yüksek oldu. İşe alımda cinsiyet dezavantajı algısı %63 ile en fazla ilkokul ve öncesi eğitimli kişilerde görüldü ve eğitim seviyesi artıkça bu oranın düştüğü saptandı.
Her 2 beyaz yakalı kadından biri cinsiyetçi tutumla karşı karşıya kalıyor
Her 2 beyaz yakalı kadın çalışandan 1’i işyerinde cinsiyetçi durumla karşı karşıya olduğunu söyledi. Yüksek eğitimli grup içerisinde dahi böyle tecrübelerin ve/veya tanıklıkların oldukça yaygın olduğu görüldü.
Her 2 çocuklu kadın çalışandan neredeyse yarısı doğum/bakım izni sebebiyle iş kaybı ile yüz yüze gelebildiği yönünde beyan verdi.
Kadına yönelik destek mekanizmaları güçleniyor
Araştırmada, 2 katılımcıdan 1’i işyerinde kadınlara yönelik destek mekanizmaları olduğunu söyledi. Pozitif ayrımcılık da denilen bu mekanizmalar arasında en yüksek oranda (%48) belirtilen alan kadınlara karşı kullanılan “yumuşak iletişim dili” oldu.
Bunun dışında çeşitliliği destekleyen kurumsal süreçleri işaret eden katılımcıların öne çıkardığı diğer mekanizmalar %32 ile işe alım önceliği, %25 seviyeleri ile eğitim destekleri ve kreş/bakım destekleri oldu. 5 çalışandan 1’i ise işyerinde, çalışma hayatının önde gelen yabancı ve Türk şirketleri tarafından uygulanan terfi ve yedekleme kotalarının mevcut olduğunu belirtti.
Kadınlar, “Güvenceli Esnek Çalışmaya” pozitif yaklaşıyor
TİSK’in geçtiğimiz günlerde yaptığı sosyal medya paylaşıma göre, OECD ülkelerindeki kadın istihdam oranının yükseltilmesi durumunda, OECD gayri safi yurt içi hasılasına 6 trilyon dolar katkı sağlaması bekleniyor. Araştırmada da bu bilgiye uyumlu şekilde, her 10 katılımcıdan 8’i ülke kalkınması için kadın istihdamının artması gerektiğini düşünüyor. Öte yandan, ankete katılanların yaklaşık %80’i kadın istihdamının önündeki en büyük engelin gelenekler ve toplumsal alışkanlıklar olduğuna inanıyor. Bakım hizmetlerinin daha erişilebilir hale gelmesi ve pozitif ayrımcılık uygulamaları kadın istihdamının önünü açacak yöntemler olarak görülüyor.
Yarı zamanlı çalışma modellerinin yaygın olduğu, yeni nesil ve güvenceli esnek çalışma fırsatlarının daha fazla yer aldığı ülkelerde kadınların istihdama katılımının belirgin şekilde yükseldiği biliniyor. Ülkemiz ise henüz esneklik ve kadın istihdamı bakımından OECD ülke ortalamasının altında yer alıyor. TİSK araştırmasında, 10 kişiden 9’u güvenceli ve yarı zaman esaslı esnek çalışma yöntemlerine kadınların istihdama katılımının önünü açacak anahtar olarak vurgu yapıyor. TİSK’in daha önce yayınladığı Esnek Çalışma Raporu, güvencelilik esasıyla yaygınlaştırılacak bu yöntemler ile 1,5 milyon kişinin kayıtlı istihdama katılımının mümkün olduğunu vurguluyor. Bu potansiyel işgücünün çok büyük çoğunluğunun kadın ve gençlerden oluşması öngörülüyor.
TİSK kadın istihdamının desteklenmesi alanında ülkemize ve dünyaya örnek uygulamaları hayata geçiriyor. Ülkemizde UN Women tarafından başlatılan “He for she” kampanyasını ekosisteminde yer alan Türkiye’nin en güçlü kurumsal firmaları ile destekliyor. Bu kapsamda yürütülen, sadece kadınlardan oluşan üretim bandı ile Birleşmiş Milletler’den ödül alan uygulamalardan, birçok sektör ve meslekte ilk kadın istihdamı örneklerine; terfi, yedekleme ve eğitim planlarında kadına geçiş üstünlüğü kotalarından, iş yaşamında cinsiyete yönelik ayrımcı ifade ve davranışlara yönelik cinsiyet gözlüğü/sözlüğü gibi toplumsal farkındalık uygulamalarına pek çok örnek sayılabilir. Ayrıca, TİSK potansiyel işgücününe yönelik de birçok uygulama ile çalışma hayatına yön veriyor. Kız öğrencilere yönelik istihdam ve eğitim programları, burs ve kadın girişimcilik destekleri bunların birkaç örneği olarak sayılabilir.
TİSK kadın istihdamının desteklenmesi için bu konuyu gündemde tutmaya, güzel örnekleri ile öncü olmaya devam edecek. Eylül ayında 2022 başvuruları açılan Ortak Yarınlar Ödül Programı’nda çeşitlilik ana teması altında kadınlara yönelik iyi uygulamalar ödüllendirilecek ve kamuoyu ile paylaşılacak. Ortak Yarınlar ile TİSK tüm paydaşlarını bu konuda atılan somut adımları paylaşmaya ve artırmaya, bunun için de her zaman olduğu gibi iş birliğine davet ediyor.